Balıkların Yaşını Anlatan Sinyaller
Elektrik sinyalleri balıkların yaşlarıyla ilgili bilgileri de kapsar. Yumurtadan yeni çıkan bir elektrikli balığın sinyalleri yetişkinlerden çok farklıdır. Sinyaller doğumu izleyen on dördüncü güne dek bu 'çocuksu' biçimlerini korur, daha sonra ergin balığın normal sinyallerine dönüşür. Yeni doğmuş balıklara özgü olan bu sinyaller, balıkların çok karmaşık olan analık-babalık davranışlarının düzenlenmesinde önemli rol oynar. Baba, kaybolan yavrusunu sinyallerinden tanıyarak yuvaya geri getirebilir.
Yaşamsal Etkinlikler de Sinyallerle Belirtiliyor
Balıklar, cinsiyet ve yaşla ilgili bilgilerin yanında, daha karmaşık olan başka bilgileri de yine elektriksel sinyallerle ulaştırabilir. Elektrikli balık türlerinin tümünde korkutma mesajları, frekansın birden bire artması ile verilir. Örneğin normal zamanlarda 10 hz.'lik, yani saniye başına 10 sinyal yayan Mormydaeler, bazen kısa bir süre içinde, yayma ritimlerini 100-120 hz.'e ulaşıncaya kadar hızlandırabilir. Hareketsiz bir Mormydae, yayınladığı korkutucu elektriksel sinyalleri ile düşmanına üzerine saldırmak üzere olduğunu anlatır. Bu davranış, saldırıya hazırlanan bir insanın yumruğunu sıkması gibidir. Bu korkutma sinyali çoğu zaman karşı tarafı caydıracak kadar etkilidir: Düşman, kısa bir süre için kendi sinyalini keserek baş eğdiğini gösterir. Aralarında kavga olduysa ve düşman yaralandıysa, yaralı yaklaşık 30 dakika elektriksel sessizliğe girecek, yani sinyal üretmeyi bırakacaktır. Yatışma davranışı gösteren veya kavgayı kesen balıklar, çoğu kez hareketsiz kalır. Bunun bir amacı, yerlerinin belirlenmesini zorlaştırmaktır. Diğer amaç ise, sinyal üretmeyip elektriksel olarak kör hale geldikleri için, etraftaki engellere çarpmamaktır.
Sinyal Karışmasını Önleyen Özel Sistem
Peki acaba bir elektrikli balık, kendisiyle aynı sinyalleri üreten bir başka balıkla yanyana gelirse ne olacaktır? Sinyaller birbiri ile karışacak ve balıkların radarı işe yaramaz hale mi gelecektir? Normalde olması gereken şey budur. Ama elektrikli balıklar bu karmaşıklığa karşı doğal bir savunma sistemiyle birlikte yaratılmıştır. Uzmanlar bu sisteme "Karmaşa Engelleme Tepkisi", kısaca JAR (Jamming Avoidance Response) adını vermektedirler. Bu sistem uyarınca, balık kendisine eşit bir sinyal frekansı olan başka bir balıkla karşılaşınca, kendi yayın frekansını hemen değiştirmektedir. Karmaşaya karşı önlem, karmaşa kaynağı olan balık henüz çok uzakta iken oluşmaya başlar; böylece sinyallerdeki karışıklık, hiçbir zaman yüksek bir düzeye ulaşamaz.
Tüm bu bilgiler, elektrikli balıkların olağanüstü derecede kompleks vücut sistemlerine sahip olduğunu göstermektedir. Bu sistemlerin kökeni ise asla evrimle açıklanamaz. Nitekim Darwin, Türlerin Kökeni adlı kitabının "Teorinin Zorlukları" başlıklı bölümünde bu canlılara değinmiş ve bunları teorisine göre açıklayamadığını kabul etmiştir.Darwin'den bu yana geçen zaman zarfında ise, elektrikli balıkların Darwin'in sandığından çok daha kompleks bir tasarıma sahip oldukları anlaşılmış bulunmaktadır.
Açıktır ki, elektrikli balıklar da tüm diğer canlılar gibi, Allah tarafından kusursuzca yaratılmıştır ve bizlere kendilerini yaratmış olan Allah'ın varlığını ve sonsuz ilmini göstermektedir.
YUNUS'UN KAFATASINDAKİ SONAR
Bir yunus, zifiri karanlıktaki suda kendinden 3 km uzakta yanyana duran iki ayrı metal parayı birbirinden ayırt edebilir. Görerek mi? Hayır, bunu gözleri ile yapmaz. Kafatasının altında bulunan mükemmel tasarlanmış sonar sistemi, ona bu gibi hassas saptamalar yapma imkanını tanır. Böylece cisimlerin şekli, büyüklüğü, hızı ve yapıları hakkında çok detaylı bilgiler edinebilir.
Bir yunusun bu sonar sistemi kullanmayı öğrenmesi zaman alabilir. Tecrübeli bir yunus için yolladığı birkaç "sinyal" sonuç almasına yeterken, gençlerin objeleri tanımlamak için yıllarca deneme yapmaları gerekebilir.
Yunuslar sonarlarını sadece çevreleri hakkında bilgi edinmek için kullanmaz. Bazen 3-4 tane yunus bir balık sürüsünün etrafında yüzer. Bu esnada hepsi birden yüksek ses dalgaları yayar. Bu dalgalar balıkları sersemletecek kadar şiddetlidir. Yunusların bundan sonra yapacakları tek iş, sersemleyen balıkları rahatlıkla avlayıp yemektir. Yetişkin bir yunus, insan kulağının algılayamayacağı büyüklükte (20.000 Hertz ve üstü) ses dalgaları yayar. Bu dalgalar kafasının ön kısmı hizasında yer alan ve "kavun" olarak adlandırılan bir bölgeden kaynaklanır. Hayvan kafasını hareket ettirerek dalgaları istediği yöne doğru kanalize edebilir. Sonar dalgası bir engelle karşılaştığı zaman, hemen yansıyarak geri döner. Alt ağız, alıcı görevi yaparak yankıyı iç kulağa yollar. Alt ağız ile iç kulak arasındaki sinüs boşlukları ise, "lipit" adı verilen bir yağ bileşiği ile doludur. Bu yağ, alınan dalganın iç kulağa taşınması amacıyla oraya yerleştirilmiştir. İç kulak da verileri beyne gönderir. Bu veriler beyinde analiz edilir ve yorumlanır. Benzeri lipit yapıları balinalardaki sonarlarda da mevcuttur.
Yansıyan dalgalar farklı lipitlerden geçerken farklı özellikler gösterir. Bu özellikler dönen dalgaların yorumlanmasında kilit rol alır. Lipitler yansıyan dalgaları kullanabilmek için doğru şekil ve sırada düzenlenmek zorundadır. Her bir lipit kendine özgüdür ve normal balina yağından farklıdır. Her lipit çok sayıda enzimin kullanıldığı karmaşık kimyasal işlemler sonucu oluşturulmaktadır. Yunusun bu sonar sisteminin evrim teorisinin iddia ettiği gibi adım adım ortaya çıkması mümkün değildir. Çünkü lipitler tam olarak oluşana ve doğru yere ve şekle gelene kadar, işe yaramaları mümkün değildir. Balığın sonar sisteminin çalışması için, alt ağzının, iç kulak sisteminin ve beyindeki analiz merkezinin de kusursuz olarak çalışması gerekmektedir. Sistem "indirgenemez kompleks" bir yapıya sahiptir ve bu da aşamalarla ortaya çıkmasını imkansız kılmaktadır. Dolayısıyla, bu sistemin kusursuz bir biçimde Allah tarafından yaratılmış olduğu açıktır.
Yunuslar, insan kulağının algılayamayacağı yükseklikte (20.000 Hertz ve üstü) ses dalgaları yayar. Bu sesler, kafatasının ön kısmında yer alan ve "kavun" olarak adlandırılan bir bölgeden kaynaklanır. Hayvan kafasını hareket ettirerek dalgaları istediği tarafa doğru yönlendirebilir. Yayılan bu ses dalgaları, bir engelle karşılaştıkları anda yansıyarak yunusa geri döner. Hayvanın alt ağzı alıcı görevi yapmaktadır. Kendisine ulaşan sinyalleri iç kulağa ulaştırır. İç kulak da bunları beyne gönderir. Bu veriler beyinde analiz edilir ve yorumlanır.
FİLLERDEKİ ALÇAK FREKANSLI İLETİŞİM SİSTEMİ
Filler gibi birbirinden çok uzaklarda yaşayan hayvanlarda "iletişim" çok önemlidir. Bir yavru fil uyumak istediğinde çok geniş bir alana dağılmış sürü bireylerinin hepsi durup onun uyanmasını beklerler. Bu iletişimin sebebi sadece fillerin koku alma duyularının çok keskin olması değildir. Filin alnında, 20 hertzin altında frekanslarda boğuk bir ses çıkartan bir organ bulunmaktadır. İşte bu organ sayesinde filler kendi aralarında, diğer canlıların anlayamayacağı gizli ve şifreli bu dili kullanarak konuşmaktadırlar. Fillerin çıkardıkları bu boğuk tonlar, yani çok uzun dalgalar, kısa dalgalardan çok daha uzaklara gidebilirler. Bundan dolayı fillerin bu frekanstaki gizli dili uzun mesafeli görüşmeler için idealdir.
DROSOFİLA'NIN ÖZEL ALGILAYICISI
Meyve sinekleri (Drosofila) çiftleşme çağrısı yaparken kanatlarını kullanırlar. Erkek, dişinin yakınında, onun tüylü kanatlarının düzlemine dik açı yapacak şekilde durur. Sonra bir ya da iki kanadını, türüne göre 160 ile 300 hertz arasında değişen bir hızla ona doğru çırpar. Drosofila'nın minik kanatlarının titreşimi çok zayıf bir ses çıkartır. Dişi sinek bu sinyali nasıl algılayıp tanımaktadır? Araştırmacılar, havanın hareket biçiminin, antenin kökünde bulunan ve "johnston organı" adı verilen bir doku içindeki duyu hücreleriyle algılandığını ve dişi tarafından çözümlendiğini saptamışlardır. Son derece karmaşık bir biçimde düzenlenmiş bu organda 30.000'e yakın duyu hücresi bulunduğu için biyologlar bu karmaşık sistemin işleyişini henüz açıklayamamışlardır.
|