Bilgisayar İnternet WebTasarım















ilk nefes

İLK NEFES İÇİN YAPILAN HAZIRLIKLAR

 

Doğduktan sonra bebek için en önemli şey nefes almaktır. O ana kadar henüz hava ile tanışmamış ciğerlerin, havayla doldurulup nefesin geri verilmesi gereklidir. Doğduktan sonraki ilk ana kadar hiç nefes almayan ciğerler, ilk nefesi bir anda, oldukça normal bir şekilde alıp vermeye başlarlar. Çünkü bebek, o ana kadar annenin kanından karşıladığı oksijeni artık kendi ciğerleri vasıtasıyla havadan almak zorundadır.

Bebeği doğduğu an herşeyi ile hazır olarak yaratan Allah akciğerlerin oluşumunda da gerekli hazırlıkların tamamlanmasını sağlamıştır. Akciğerlerin hazırlanması için göğüs kafesiyle karnı birleştiren diyaframa görev düşer. Diyafram altıncı aya doğru çalışmaya başlar. İlk önceleri çok kısa zamanlarda, bir saatte birkaç defa genişler ve büzülür, ama bunu doğduktan sonra sürekli yapacaktır.

Bu örnekte görüldüğü gibi bebek daima özel bir koruma altındadır. Ama unutulmamalıdır ki bu koruma anneye ait değildir. Fetüs gelişimini devam ettirirken, anne normal hayatına devam eder. Vücudundaki tüm değişimler kendi kontrolü dışındadır. İstese de hiçbir müdahalede bulunamaz. Tüm bu olayların gerçekleşmesi ancak Rabbimizin sonsuz kudreti sayesinde olur. Çocuğun gelişimi ve hayata normal bir insan olarak gelebilmesi için gerekli tüm ayrıntılar Allah tarafından en mükemmel şekilde yaratılmıştır. Böylece hem fetus halindeki bebeğin yaşaması için gerekli her türlü ihtiyacı karşılanmış olur, hem de anne bebeği yaşatabilmek için ne yapması gerektiğini düşünmekten kurtulur.

Zaten düşünse de yapabileceği hiçbir şey yoktur. Mesela, fetüsün vücudundaki artık maddeleri kendi böbreklerine alıp temizlemek ve dışarı atmak, hiçbir annenin kendi başına yapablieceği bir iş değildir. Yeni bir insanın dünyaya gelebilmesi için tüm ihtiyaçları ve bu ihtiyaçları karşılayacak sistemleri en güzel biçimde tespit ve inşa eden Allah'tır.

Hazırlıklar Tamamlanıyor

Cenin giderek dış dünyaya hazır hale gelirken, organlar arasında olağanüstü bir işbölümü yapılır. Yapılacak işler ve gelişmeler dünyanın şartlarına göre belirlenmiştir. Anne karnında kullanılmayan gözler dünyadaki ışık şiddetine, kulaklar da dünyadaki seslerin özelliklerine göre inşa edilir. Aynı şekilde, mide ve diğer sindirim organları dünyadaki besin maddeleriyle uygun çalışabilecek bir fizyolojik sistemle donatılır. Sindirim sisteminde görev alan hücreler hiç tanımadıkları yiyecekleri analiz etmeye ayarlı bir şekilde programlıdır. Karbonhidratları, proteinleri, yağları analiz etme yeteneğinin yanısıra hangisinin hangi organ için gerekli olduğunu bilebilecek ve bu besinlerin vücudun diğer hücrelerine gönderilmesini sağlayacak bir programa sahiptirler. Cenin bu yönüyle planlı ve programlı bir şekilde dış dünyaya hazırlanmaktadır. Burada bir kez daha dikkat çekmek gerekir ki, yeni bir insanın bedenini oluşturan bu organlar ve hücreler, hiç görmedikleri, hiç duymadıkları, hiç şahit olmadıkları bir ortam için hazırlık yapmaktadırlar. Annenin bedeninden ayrıldıktan sonra kendilerini nasıl bir ortamın beklediğini bilir şekilde bir gelişim göstermektedirler. Elbette bunu hücrelerin kendi "ileri görüşlülükleri" ile başardıklarını iddia etmek mümkün değildir. Bebeği oluşturan hücrelerin bu şuurlu ve bilinçli hazırlıkları, onlara Allah tarafından ilham edilen, üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir yaratılış delilidir.


Bebeğin anne karnındaki gelişimini ultrason aleti ile izlemek günümüz teknolojisi sayesinde mümkün olmaktadır.

Son aylarda cenin önemli oranda kilo almaya başlar. Bunun nedeni yağ dokusunun oluşmaya başlamasıdır. Kahverengi özel bir yapıya sahip olan bu yağ tabakasını üreten hücreler, ceninin özellikle belirli bölgelerinde, ensesinde, böbreklerinin çevresinde ve göğüs kemiğinin arkasında bu tabakanın oluşmasını sağlarlar. Bu özel yağ tabakalarının görevi doğduktan sonraki ilk aylarda bebeğin vücut ısısını yüksek tutmaktır. Ayrıca bu yağlar yedek besin görevini de görürler. Bu da, söz konusu yağ tabakalarını üreten hücrelerin, kendilerine ilham edilen görevleri kusursuzca yerine getirdiklerinin bir başka delilidir.

Bu arada beyaz yağlar da ince bir tabaka halinde oluşmaya başlarlar. Böylece yağ, ceninin derisinin altını bir tabaka halinde sarar. Derialtı yağ tabakalarının yanında bir de deriyi içinde bulunan sıvıdan koruyan bir başka yağın üretimi de yine deri hücreleri tarafından yapılır. Bu yağların oluşumu da son derece önemlidir, çünkü deri ile su arasına yağ tabakası girecek ve suyun cenin üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldıracaktır.

Daha önceki bölümlerde annenin kanındaki savunma sistemi elemanlarının bebeğin kanına geçişine izin verilmediğinden bahsedilmişti. Çünkü bu elemanlar bebeği yabancı bir doku olarak görüp, onu yok edebilirlerdi. Ancak dokuzuncu aya gelindiğinde bu durum bir anda değişir ve annenin kanındaki savunma hücreleri olan antikorlar plasenta aracılığıyla cenine geçer. Bunun nedeni incelendiğinde son derece çarpıcı bir gerçekle karşılaşırız. Doğumdan sonraki ilk altı ay boyunca bebeğin bağışıklık hücreleri oluşmayacaktır. Ama bebek kendini dünyadaki mikroplardan koruyacak antikorlara ihtiyaç duyacaktır. İşte son ay, ceninin kanına geçişine izin verilen anneye ait antikorlar bebeğin ilk dünyaya geldiğinde bulaşıcı hastalıklara yakalanmasını önlemek için hazır olacaktır.50 İlerleyen aylarda bebeğin savunma sistemi kendi antikorlarını oluşturmaya başlayınca, bu antikorlar fonksiyonlarını durduracaklardır.


Plasentanın görevlerinden biri de embriyoyu annenin savunma hücrelerinden korumaktır. Ancak bu koruma belli bir aya kadar devam eder. 9. aya gelindiğinde bu durum bir anda değişir ve annenin kanındaki antikorlar (savunma hücreleri) plasenta aracılığıyla cenine geçer. Çünkü dünyaya geldikten sonraki ilk 6 ay boyunca bebeğin bağışıklık hücreleri oluşmayacaktır. Bu ise bebek için ölüm demektir. Dolayısıyla plesantanın antikorların geçişine izin vermesi son derece önemlidir. Plesantayı oluşturan hücrelerin bu şuurlu hareketleri kendi kendilerine yapamayacakları her insan için açık gerçeklerdir. Bu hücreleri yaratan ve neler yapacaklarını ilham eden Allah'tır.

Burada kısaca özetlediğimiz bu olay da, bundan önce anlatılanlar gibi, insanın yarıtılışındaki kusursuz planlama örneklerinden biridir. Bir insanın oluşması için her ay, her gün, her dakika gerçekleşmesi gereken detaylar ince ince hesaplanmıştır. Cenine zarar verecek maddelerin geçişi mükemmel sistemlerle engellenmiş, ama bu maddelere artık ihtiyaç olan zaman geldiğinde de yine aynı mükemmellikle eski sistem kaldırılıp, yerine yepyeni bir sistem yerleştirilmiştir. Elbette bu mükemmellikler bir insanı oluşturan hücrelerin iradeleri ve kararlarıyla gerçekleşmemiştir. Tüm bunlar üstün kudret sahibi Allah'ın örneksiz yaratışının delilleridir.

Verilen örneklerde de görüldüğü gibi ceninin gelişimindeki her türlü aşama bir kontrol altında ve çok aşamalı, kusursuz bir plana uygun olarak gerçekleşmektedir. Üstelik her insan cenin halindeyken bu kontrolden geçerek gelişmiş ve bugünkü haline gelmiştir. İnsanın gelişiminde yaratılmış olan bu özel plan ve kusursuz tasarım, düşünen vicdan sahibi insanlar için Allah'ın sonsuz aklının ve ilminin bir tecellisidir.

Tek Damladan Yaratılış

Anne rahmindeki büyüme süreci 9 ay boyunca kusursuzca devam eder. İlk başta tek bir su damlası olarak buraya girmiş olan cenin, giderek tam bir insana dönüşür.

Eğer bu dönüşüm içinde en ufak bir uyumsuzluk olsa, cenin kaçınılmaz şekilde can verebilir. Örneğin eğer beyin, kafatası kemiklerinden daha hızlı büyüse, ceninin beyni sıkışacak ve zarar görecektir. Aynı durum kemik-doku uyumu, gözler, akciğerler, kalp gibi diğer pek çok organ ve bunları çevreleyen kemikler için de geçerlidir. Organların uyumlu gelişimi de çok önemlidir. Eğer dolaşım sistemi oluşurken böbrekler geç kalsa, kan temizlenemeyecek ve vücut zehirlenecektir.

Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmez ve dünyaya gözlerini açacak olan genç insan, bir aşamadan bir başka aşamaya kusursuzca geçirilerek yaratılır.

Önce sadece tek bir damla su iken onu yaratıp düzgün bir insan kılan tek kudret ise, Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'tır.

Allah, insanı nasıl yarattığını Kuran'da şöyle anlatmaktadır:

İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor?

Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi?

Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir 'düzen içinde biçim verdi.'

Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı.

(Öyleyse Allah,) Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir? (Kıyamet Suresi, 36-40)

Kuşkusuz bu gerçek karşısında insana düşen, kendisini bir damla sudan yaratarak, gören, işiten, düşünen bir insan kılan Rabbine daima şükredici olmaktır. Nitekim Kuran'da insana bu gerçek şöyle hatırlatılır:

Sizi inşa eden, size kulak, gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz? (Mülk Suresi, 23)

 

  • ßilgi-World ßilgi Dünyası
  • © ßilgi-World ßilgi Dünyası hizmetleri. © Tasarımın çalınması durumunda gerekli işlemler yapılacaktır.
  • Sitemiz 1280x800 çözünürlüğünde optimize edilmiştir.
  • Firefox, İnternet Explorer, Opera, Google Chorome gibi tarayıcılarda sorunsuz çalışmakla beraber en iyi firefox ile görüntülenir.
  • Etiketler: |bilgi world| |bilgi-world| |bilgisayar| |webtasarım| |tr.gg| |bedava-sitem| |program| |kodlar|
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol